MİT’in ‘Casusluk nedir?’ başlıklı videosu gündemde yer alırken Gazeteci Yazar Tunca Bengin, gizli servislerin istihbarat faaliyetleriyle ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Milliyet yazarı Tunca Bengin, “İstihbarat zaaf kaldırmaz” başlıklı yazısında MİT’in vatandaşları casusluğa karşı uyardığı videosunu konu aldı.
Vatandaşların casusluğa karşı tedbirli olmasının önemine değinen Tunca Bengin, istihbarat faaliyetlerinin Hollywood filmlerindeki gibi algılanmaması gerektiğine vurgu yaptı. Türkiye’nin ekonomiden sağlığa iç politikadan dış politikaya birçok alanda hedefte olduğuna değinen Bengin, psikolojik algı operasyonlarıyla gerçekleştirilen etki ajanlığı tehlikesine de dikkat çekti.
Bengin yazısında şu ifadelerde bulundu:
“İstihbarat faaliyetleri dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda en çok konuşulan, tartışılan konular arasında. Hatta başında. Nitekim Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), daha birkaç gün önce “Casusluk nedir?” başlığıyla yayınladığı video ile vatandaşları casusluk faaliyetlerine karşı uyardı. İstihbaratın çok geniş bir hedef kitlesi, çok yönlü çalışma kolları ve çok boyutlu hedefleri bulunduğuna dikkat çekti. Yani gizli servisler, istihbarat denildiğinde sadece dar kapsamlı güvenlik eksenli bakışlarla değerlendirilip, casuslar arası savaş, operasyonlar ve terör, yıkıcı faaliyetlere karşı bir Hollywood filmi görüntüsü gibi anlaşılmaması, gerektiğine. Zira istihbarat, bir devletin, toplumun temel güvenliğinin korunması ekonomiden sağlığa iç politikadan dış politikaya, ondan sonra sosyal hayattaki ortaya çıkan risklere kadar her alanı ilgilendiren, her alandaki zafiyetleri önceden haber alarak, değerlendirerek politikacıya politika üretiminde yardımcı olan bir faaliyet etkinliği ya da meslek. Özellikle 1990 sonrası teknolojik gelişmelerle birlikte dijital platformlarda oluşan müthiş veri altyapıları, paylaşım ağları da CIA ve MOSSAD başta bütün gizli servislerin iştahını kabartmış durumda. Ya da servislerdeki uzmanlar teşkilattan ayrıldıktan sonra bu veri tabanı üzerinden hedefledikleri kişilerin bilgilerini kullanıyor ve satıyor. Dolayısıyla Türkiye olarak başta güvenlik, terör herkesin her konuda teyakkuz durumu şart. Niyesi malum:
Savunma sanayiinde gelinen nokta nedeniyle dünyanın gözü Türkiye’de… Özellikle İHA, SİHA’lar ile muharip araç gereçler, silahlar, mühimmatların sahada gösterdiği üstün başarı ve Milli Muharip Uçağımız KAAN, uluslararası güçlerin dikkatini çekmiş durumda. Bu bağlamda yapılan övgüler ve İHA-SİHA’lar başta olmak üzere gelen silah talepleri de malum. Gerçekleştirilen hamleler silah sanayiinde dışa bağımlılığımızı azaltırken, Türkiye’yi dünya piyasalarında söz sahibi de yaptı. Tabii bu aynı zamanda teknoloji ve ticari olmak üzere iki farklı casusluğun daha radarına girme anlamına da geliyor. Ki bunun örnekleri de MİT ve Emniyet’in ortaklığında gerçekleşen birçok operasyonla ortaya çıkarıldı. Türkiye’nin geliştirdiği, geliştireceği projelerle ilgili bilgi sızdırma amacıyla birçok ülkenin gizli servisleri, yabancı şirketlerin elemanları “derin” bağlantılar ve hesaplar peşinde. Sadece güvenlik nedeniyle değil, pazardan pay kapmak, sizi pazara sokmamak için de… Nasılını istihbaratçılar şöyle anlatıyor:
“İstihbarat servisleri gidip doğrudan bir şey yapmazlar. Kendilerine özgü bir bilgi kaynağı ağı yaratırlar. Bir yerde ofis kurarlar, yerli halktan çok sayıda haber kaynağı kullanılır. Bunlar savunma sanayii teşkilatlarında, özel sektörde, üniversitelerde de olabilir. Bunların bir kısmı parayla, bir kısmı kadınla ilgilidir ya da kumarla ilgilidir adama şantaj yapılır. Çocuğu başka yerde okuyordur ondan dolayı şantaj yapılır. Aklınıza gelebilecek her şey yapılabilir.”
Bir de etki ajanlığı meselesi var. Sizin içinizden ya da sizden gibi görünen ama aslında karşı tarafa hizmet edip sizi arkadan vurmaya çalışanların yürüttüğü psikolojik algı operasyonları yani. Bunlar da siyasetten iş dünyasına, hukuktan sanat camiasına, medyadan akademisyenlere veya sivil toplum örgütlerine kadar hemen her yerde olası… Bağlı oldukları istihbarat servisleri ya da uluslararası şirketlerden gelen talimatla istenilen algıyı oluşturup, gerekli propagandayı yapmak adına… Onun için de istihbaratçıların anlatımıyla “derin” faaliyetlerde esas tehlikeli olanlar “klasik istihbarat ajanları” değil, hemen her yere sızan veya devşirilen bu gibi etki ajanları. Hedef ülke ve toplumda yarattığı tahribatlar nedeniyle. Ki bu bağlamda Türkiye’de siyasetten ekonomiye ve sosyal yaşama dönük fazlasıyla etki faaliyeti iddiası ve tartışması söz konusu. Hatta savcılık iddianamelerine yansıyan örnekler de var…
Dolayısıyla ülkenin menfaatleri, birliği, bütünlüğü için herkes dikkatli ve uyanık olmak zorunda… MİT’in uyarısında olduğu gibi tanımadığımız kişilerin yönelttiği irdeleyici, şüpheli ve hassas içerikli sorulara cevap vermeden önce soruyu soranın kim olduğunun sorgulanması kritik önemde… Kısacası istihbarat zaaf kaldırmaz…”